Her özgüven sahibi sosyal midir? ya da Öz güvene sahip olmayan her insan asosyal midir? Bu zamana kadar şehir efsanesi gibi kulaktan kulağa aktarılan bu düşüncenin aslı yoktur.Sosyalliğin, öz güvenle yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur.Sosyal yaşam her insanın içgüdüsel bir dürtüsüdür.Elbette bu dürtüyü köreltebiliriz yada tamamen açabiliriz.Farklı parametrelerde vardır elbette fakat temel olarak şaşırma duygusunun yoksunluğu insanı sosyallikten uzaklaştırır.Şimdi bana şaşırmadığınızı ve aynı zamanda sosyal olduğunuzu söyleyenleriniz olacaktır fakat burada bahsettiğim sosyallik gönülden, içten olan sosyalliktir, hiç bir zorunluluk olmadan ya da insanlarla vakit geçirirken sıkılmadan, istekli bir şekilde iletişim kurduğumuz sosyallikten bahsediyorum. Ne yazık ki hayran olma duygusu ve şaşırma duygusu köreren her insan gönüllü sosyallikten uzaklaşır.Günümüzde oldukça popüler olan yüksek apartmanlarda, komşuluk duygusundan uzak yaşamayı tercih etmemiz ya da bu duruma yaktın hale gelmemiz gönüllü sosyallikten uzaklaştığımızı gösteren en büyük kanıtlardan biridir. Herkesin çokça duyduğu şu cümleleri bende söylemek isterim herkes bencilleşiyor be abi, kişisel çıkarlar için arkadaşlıklar kuruluyor , vay arkadaş bu dünyaynın çivisi çıkmış vs vs. bütün bu cümlelerin muhattabı içimizde olan fakat nefes almakta güçlük çeken şaşırma duygumuzun yoksunluğundan kaynaklanıyor.İnsanoğlu şaşırmadıkça ve hayran olmadıkça bencilleşecek ve kendisini daha önemli hissetmeye ihtiyaç duyacaktır.Her insan bu ihtiyaçını gidermek için sosyalleşecek fakat her insan bu ihtiyaçı duyduğu için karşı tarafa önemli hissettiremiyecektir, hissettirse bile insanlar bunun sahte olduğunu anlayarak ya gönülsüz sosyalleşecekler yada asosyalliği tercih edeceklerdir.Hadi gelin bu bencilleşmenin, gönülsüz sosyalleşmenin ya da asosyalleşmenin, şaşırma duygusuyla ve hayran olma duygusuyla bağlantısına bakalım.
Gerek günümüzdeki mimari yapılar olsun, gerek teklonojinin gelişmesiyle hayatımıza giren çeşitli elektronik cihazlar olsun gerek sosyalekonomik zorluklar gerekse de eğitim sisteminin yanlış olması insanın asosyalleşmesinde ve bencilleşmesinde baş rol oynamaktadır.Bu durum hem bireysel hemde toplumsal sorunlara yol açmaktadır.Bu durumun herkes farkındadır ama derinlemesine anlayabilirsek eğer belki bu durumu değiştiremiyebiliriz fakat kendimizi az da olsa bu durumdan uzaklaştırabiliriz.Farkındalığımız olan akıllımızı kullanarak aklımızdan azda olsa uzaklaşabiliriz.Nasıl mı? Tabi ki şaşırma duygusunu tekrardan canlandırarak. Sinirbilim uzmanlarından Michiel van Elk Kanada’daki Beyin Haritalaması Örgütü’nün yıllık toplantısında, şaşkınlığın beynin frontal lobları ve korteksini içeren ve benlik duygusuyla ilintili olduğu düşünülen işlevler ağındaki etkinliği kesintiye uğrattığını, işlevsel MRI görüntüleriyle gösterdi.Yapılan bir deneyde hayranlık uyandıran doğa görüntülerini içeren bir video izleyenlerin sonuçta, mutluluk ve onur gibi başka olumlu duygular uyandıran videoları izleyenlere kıyasla, çok daha erdemli ve cömert davrandıkları, başka insanlarla çok daha yakından ilgilendikleri görüldü.Ünlü yazar John Steinbeck, uzunlukları yüzlerce metreye ulaşan sekoya ağaçlarını gördüğünde duygusunu şöyle dile getiriyordu: “İnsanın belleğinde asla silinmeyecek bir iz bırakıyor, bir dinginlik ve huşu duygusu yaratıyor." Gök gürültüleri sırasında tüyleri diken diken olan şempanzelerin de şaşkınlık belirtileri gösterdiklerine dikkat çeken Keltner, “Bence şaşkınlığın temelinde yatan görüş, bir süreliğine kişisel çıkarların bastırılması ve bireyi toplumsal bir konuma oturtmasıdır,” diyor.Keltner ve arkadaşları tarafından yapılan bir araştırma, şaşkınlığın insanları daha mutlu kıldığını ve gerginliği azalttığını, aradan haftalar geçse bile, yangıları körükleyen sitokinlerin üretimini durdurarak bağışıklık sistemine katkıda bulunduğunu ortaya koyuyor. Arizona Eyalet Üniversitesi’nde yapılan bir başka araştırma da, şaşkınlığın savaşma yada sıvışma tepkisini yatıştıran parasempatik sinir sistemini devinime geçirdiğini gözler önüne seriyor. Arizona Üniversitesi araştırmacıları şaşkınlık duygusu yaşayanların, sonrasında kısa bir öykünün ayrıntılarını da çok daha iyi anımsayabildiklerine tanık oldular.Şaşkınlığın merak ve yaratıcılığı körüklediği yönünde bir sonuca da ulaştılar.Ayrıca Kur'an da insanlara sürekli göklere,yıldızlara,dağlara ve develere bakmamız konusunda tavsiyeler verir.“Bu insanlar, devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı!..”(Ğaşiye, 88/17-20). İmam gazalini gökyüzüne bakmanın faydaları adlı kitabında gözyüzüne bakmanın bir çok faydasını söylemiştir işte bunlardan bazılarını sizinle paylaşmak istiyorum;
Vesveseleri azaltır
Hüzün ve kederi azaltır
Korku vehmini giderir
Bizlere Allah'ı hatırlatır
Kalbe Allah'ın büyüklüğünü yayar
Kötü düşünceleri yok eder
Karamsarlık rahatsızlığına iyi gelir
Aşıkları teselli eder
Sevenleri birbirine alıştırır ve yakınlaştırır
Hüzün ve kederi azaltır
Korku vehmini giderir
Bizlere Allah'ı hatırlatır
Kalbe Allah'ın büyüklüğünü yayar
Kötü düşünceleri yok eder
Karamsarlık rahatsızlığına iyi gelir
Aşıkları teselli eder
Sevenleri birbirine alıştırır ve yakınlaştırır
ve kitabında, Hikmet sahipleri derler ki: Evindeki nimet ve rahatlık semayı görebildiğin yer kadardır.�.Bilimsel çalışmalara baktıktan sonra İmam Gazalinin göğe bakmanın faydalarından bahsederken kullandığı ifadelerdeki uyumu görebilirsiniz.Gökyüzü, güneş ışığı, bulutlar, yıldızlar, ağaçlar, çiçekler kısacası doğanın her zerresinden kürresine kadar, doğaya bakıldıkça insanın kalbine ferahlık verir ve a sosyallikten uzaklaştırarak insanı toplumsal yaşama teşvik eder.
Bu bağlamda şunları söyleyebiliriz, yukarı da bahsettiğimiz durumlar aslında görünmez bir bağ ile birbirleriyle bağlıdır ve şaşırma duygumuzun körelmesi bir çok toplumsal ve bireysel sorunlara yol açmıştır. Psikologlar ve insanlar, asosyal insanlar için genelde özgüveni olmadıkları için asosyal olduklarını söylerler ve öz güven aşılamaya çalışarak insanları topluma kazandırmaya çalışırlar. Fakat yukarı da bahsedilen durumlar neticesinde görüyoruz ki aslında insanın sosyalleşmesi ya da toplumla beraber yaşamayabilmesi için özgüvene ihtiyaç duyması değil tam tersi kendinden uzaklaşması gerekir.Ne kadar hayran olma duygusunu canlı tutarsak o kadar toplumla yaşamaya yatkın oluruz.Bu sosyalleşmek hayran olma duygusunun yani şaşırma duygusunun sadece toplamsal faydalarından sadece bir tanesidir.O halde başka insanların bencilliklerinden gem vurarak, bencilleşmek ancak ve ancak insanın kendisine zarar verecektir.Büyük balığı görmek zorundayız, herşey insan içindir.Büyük balığın küçük parçasına, yazıma şaşırarak ve hayran olarak başlayabilirsiniz .
Maşallah hocam Allah kaleminize kuvvet nasip eylesin
YanıtlaSilAmin inşallah hocam, değerli yorumunuz için teşekkür ederim.
Sil