Çin’de
Aile Yapısı
Aile,
Çin’in temel yapı taşı olma özelliği gösteren, en önemli toplumsal birliğidir.
Çin kültürü, gelişip zenginleşmesini, birbirine sıkı sıkıya bağlı bu toplumsal
birliğe borçludur. Aynı çatı altında yaşayan oğullar, eşler ve çocuklardan oluşan
geleneksel Çin ailesi, apayrı bütünlüğü olan küçük bir dünya, başka bir deyişle,
minyatür bir devlettir. İçine kapalı bir yaşam tarzına sahip bu kurum, geniş
ölçüde örnek alınması gereken bir modeldir. Toplumun gelişimi ve devletin
sağlam bir şekilde ayakta kalması, bu kurumun devamlılığına bağlıdır. Siyasal
ve sosyal hayatta sorumlu tutulan ve sosyal bir birim sayılan bireyler değil,
ailelerdir.[2]
Çin
Aile Yapısında Kadının Önemi
Geleneksel
Çin toplumu, Konfüçyanist öğretilerin egemen olduğu bir toplumdu. Kadın
kavramına gereken değeri vermeyen bu düşünce yapısına göre, kadın, duyguları
tarafından yönlendirilen, akılsız bir varlıktı. Kadının sahip olduğu güzellik
ise, erkekleri gafil avlayan bir tuzaktan ibaretti.[34] Bu düşünce yapısına
göre, kadının tek olumlu özelliği, uyumlu olmasıydı. Doğası gereği sahip olduğu
bu özellik, ona, şefkat, yumuşak başlılık, çalışkanlık, detaycılık, zarafet ve
nezaket gibi nitelikler kazandırmıştı.
Konfüçyüsçü
öğretiye göre tüm bireyler beş tür hiyerarşiye tabi olmalıdır. Bu ilişkiler (1)
yönetenler ile tebaa arasında; (2) baba ile oğul; (3) ağabey ile erkek kardeş;
(4) koca ile eşi arasında ve (5) arkadaş ile arkadaş arasında ilk 4 ilişkide
her zaman birinciler ikinciler üzerine kesin olarak otorite sahip olmalıydılar;
1912’ye kadar bu düşünce temel alınmıştır.[1]
Eski
Çinlilerde kadın kocasının kölesi sayılır, kocası ve çocuklarıyla birlikte
yemeğe oturamazdı. Ayakta durur, onlara hizmet ederdi. Geleneksel Çin
ailesinde, kız çocuklarına, evlenip başka bir aileye karışacakları için, geçici
bir aile üyesi gözüyle bakılmaktadır. Kadın, evlendiğinde, yalnızca doğup
büyüdüğü topraklardan ayrılmıyor, aynı zamanda, kendi ailesinden ve yaşamının
ilk on beş, yirmi yılında geliştirdiği sosyal ilişkilerindende kopuyordu.
Kocasının ailesine bir yabancı olarak giriyor; güvenebileceği kimse olmaksızın,
daima dışlanan biri olarak kocasına ve yaşamak zorunda olduğu bu yere alışmaya
çalışıyordu.
Karşı
cinslerin yaşam alanlarının birbirlerinden ayrıldığı Geleneksel Çin toplumunda
kadınlar, fiziki ve fikri güçsüzlüklerinden dolayı, günlük ev işleri, çocuk
doğurma ve yetiştirme gibi konularla ilgilenerek hane içerisinde kalmalıdırlar.
Çince‟de kadını ifade etmek için kullanılan neiren内人“evdeki insan”, [4] kadının sosyal,
ekonomik ve politik alanlarda yer alma özgürlüğü ve hakkı olmaksızın, sadece
evde oturması, evin içindeki yaşamla ilgilenmesi anlamına gelmektedir.
Erkeklerin
kadınların üzerinde kurmuş olduğu üstünlük, eski Çin’de geçerli olan temel Çin
felsefesine dayanmaktadır. Bu, aynı zamanda, Çin toplumunda, kadın ve erkek arasındaki
ilişkiyi de tanımlamaktadır. Bu felsefeye göre, dünya, Yin ve Yang adı verilen
ve birbirlerini tamamlayan iki öğeden oluşmaktadır.[3]
Yin,
karanlık, zayıf, pasif ve dişi şeylerin; Yang ise, aydınlık, kuvvetli, aktif ve
erkek olan şeylerin niteliğini sembolize etmektedir. Bu ideolojiyi temel alan
eski Çin filozofları, yüzyıllar boyu kadınlardan itaatkâr ve pasif olmalarını
beklemiş ve bu doğrultuda birtakım kurallar belirlemişlerdir. Bu kurallara
göre, kızlar evin erkek çocuklarına, kadınlar kocalarına, anneler oğullarına
bağımlı olmak durumunda kalmışlardır.
Ataerkil
Toplum
Ataerkil
sistem, toplumda bir cins olarak kadınların erkeklere tabi olması ve boyun
eğmesi sonucunu doğuran kurumsal, kültürel düzenleme ve uygulamalardır. Ataerkil
kavramı, kadının cinselliğinin, bedeninin ve doğurganlığının denetlendiği bir
toplumsal sisteme gönderme yapmaktadır. Sistemin özünde erkeğin çıkarlarının
korunması yer almaktadır. Bu sistemin bir uzantısı olarak ataerkil aile biçimi,
erkek soyuna ve otoritesine dayanan ve mülkiyetin babada oğla geçişini meşru
olarak güvence altına alan bir aile biçimi olarak şekillenmektedir. [5]
Tarih
içerisinde, Eski Mezopotamya‟da ortaya çıktığı düşünülen ataerkil sistem,
kendini karmaşık hiyerarşik ilişkiler içerisinde meşrulaştırdıktan sonra
toplumsal, ekonomik ve kültürel ilişkileri dönüştürmüş ve bütün düşünce
sistemlerine egemen olmuştur. Dolayısıyla toplumda özellikle cinsiyet
kimlikleri ve rolleri konusunda bir dizi ön kabulün yerleşmesine neden olmuştur.
Bu ön kabullere, erkeğin “doğaları gereğince” daha güçlü ve akılcı olmaları,
kadınların ise bedenen ve rasyonel yetenekler açısından daha zayıf olmaları,
erkeklerin çok daha üstün olan özellikleriyle dünyayı yorumlamaları ve düzene
sokmaları, kadının ise, çocuk doğurma ve yetiştirme yetenekleri ile günlük yaşamın
düzenlenmesi gibi örnekler verilebilinir.
Çin’de
Ayak Bağlama Geleneği
Kadınların
ikinci sınıf olması psikolojik, fiziksel ve biyolojik boyutlara da
yansıtılımıştır. Bin yıl boyunca kadınların küçük yaşta başlanarak ayakları
bağlanmış; ayak şekilleri değiştirilmitşir. 9.yy-10.yy da İmpatorun gözdesinin
ayaklarının küçük olması nedeniyle imparatoru etkilediği inancının yayılması
ile başlamıştır.
Kadınlar
ayaklarını küçültmek için çeşitli yollara başvurmuşlardır; bu şekilde zengin
eşlerle evlenme olanağı bulmuşlardır. Zengin eş, iyi bir yuva sahibi olsunlar
diye kız çocuklarına bebek yaşta ayak gelişimini bozacak şekilde müdahale etmişlerdir.
13.yy-14.yy da artık ayağı bağlı olmayan kızlar evlenemez hale gelmiştir.
Ayakları 7-10cm boyutundadır. Bununla ilgili Yaban Kuğuları(IUNG CHANG) adlı
eserde üç nesil üzerinden Çin’de kadının yeri ve ayak bağlama geleneği
anlatılmıştır.[1]
KAYNAKÇA
[1]: https://www.tesadernegi.org/cin-tarihinde-kadinin-yeri.html?d58cc3&d58cc3
[2]: KAPANOĞLU Sedef, „ Çin‟de Kadının Simgesi‟, Yayımlanmamış Yükseklisans
Tezi,2006,Ankara, Sayfa 27 -28
[3]: GUĠSSO, Richard , “Women Ġn China”, Philo Press, United States of
America, 1981, Sayfa 59
[4]: 6HUĠ, Linli.,
Yi, He.ve SUN,Yunbo. (2006). A Comparative Study of Sexism in the Chinese and
American English Languages and Cultures. Sino-US English Teaching, 3,sayı.2,
seri no.26, http://www.linguist.org.cn/doc/su200602/su20060212.pdf
[5]: 5BERKTAY,
Fatmagül. (2000). Tektanrılı Dinler KarĢısında Kadın. 2.Baskı. Ġstanbul: Metis
Kitap.
Yorumlar
Yorum Gönder