İnsanı Yöneten Kelime "Karşılaştırma"

 Hadi biraz beraber düşünelim, bugün hayatımızın en temel kavramlarından biri olan "karşılaştırma" kelimesi üzerine. Bu kelimeyi uzun zamandır araştırmaktan ziyade salt bir şekilde düşünüyorum. Karşılaştırmanın etkileri, faydaları ve zararı olmak üzere üç kategoride inceliyorum. İlk olarak karşılaştırma kelimesinin ne anlama geldiğini düşünelim. Karşılaştırma kelimesini, en az iki veya daha fazla olan şeyler arasında bir yargıya ulaşmak için nitelik veya nicelik bakımından farklılıkları belirli kriterlere göre değerlendirmek olarak tanımlıyorum. Bu tanımdan yola çıkarsak elimizde karşılaştırma kelimesini anlamamız için gerekli olan üç kritik kelime vardır. Birincisi daha öncelerden uzun uzadıya açıklamaya çalıştığım "farklılık", "belirli kriterler" ve "yargı" kelimeleri hayati öneme sahiptir. Doğanın Değişmeyen Kanunu Farklılıkla ilgili yazımı okumadıysanız bunu anlamanız zor olacaktır. Bahsettiğim yazıda da belirttiği üzere farklılıkta da önemli olan "ihtiyaç" kelimesi idi. Burada da belirli kriterlerden kastımız "ihtiyaç" kelimesiyle paralel anlamlara sahip olacaktır. Fakat farklılık üzerine bir yazı yazmama rağmen ihtiyaç kelimesini anlattığım herhangi bir yazının olmayışı bu konudaki anlayıştaki durumumuzu olumsuz etkileyecektir. En kısa zamanda da "ihtiyaç" kelimesini konu alan bir yazı yazmayı düşünüyorum fakat bu konu hakkında ki yazımı öteleme sebebim; insanoğlunu en iyi anlatacak kelimenin "ihtiyaç" kelimesi olduğu için öncelikle diğer temel kelimeleri anlamamız, ihtiyaç kelimesini anlamamıza fayda sağlayacağını düşündüğüm içindir. Lafı çok uzatmadan tekrardan "karşılaştırma" kelimesine dönelim. Tanımı itibariyle bahsetmiş olduğum "farklılık", "belirli kriterler" ve "yargı" kelimeleri bizlere karşılaştırma eylemini neden yaptığımızı, nasıl yaptığımızı ve sonucu veren önemli kelimelerdir. "Farklılık" kelimesiyle aradığımız şey tam olarak karşılaştırmayı nasıl yaptığımızla, "belirli kriterler" kelimesiyle aradığımız şey tam olarak karşılaştırmayı neden yaptığımızla ve "yargı" kelimesiyle de aradığımız şey kesinlikle sonuç olacaktır. Basit bir örnekle buraya kadar yazılanı özetleyelim. Camdan yapılmış bir çay bardağını ve su bardağını karşılaştırdığımızı düşünelim, ilk olarak düşünülmesi gereken kelime "belirli kriterler" olmalıdır çünkü belirli kriter olarak bu iki bardağın yapıldığı malzeme seçilecek olsaydı bir karşılaştırma yapılması mümkün olmayacaktı çünkü tanıma göre nitelik ve nicelik olarak farklı bir özelliği olması gerekiyordu. İki bardakta camdan yapıldığı için karşılaştırma yapılamadığından bir yargıda olmayacaktı. O halde karşılaştırma yapabilmek için öncelikle belirli kriter yani neden yaptığımıza cevap vermemiz gerekiyor. Belirli kriterleri, boy ya da hacim olarak seçildiği düşünülürse, su bardağının, çay bardağından farklı olduğu fark edilebilir. O halde yargı aşamasına geldiğimizde ise "su bardağı, çay bardağından daha büyüktür veya daha fazla sıvı alabilir." sonucunu çıkartabiliriz. Yazımın ileriki aşamalarını daha iyi anlayabilmemiz için nihai olarak şunu çıkartabiliriz, farklılığın belirli kriterlere doğrudan bağlı olduğu ve anlamı itibariyle belirli kriterlerden de "ihtiyaç" kelimesi aynı olmasıdır. Bundan sonra belirli kriterler kelimesi yerine ihtiyaç kelimesi kullanılacaktır.

Her insanın zenginliğe, güzelliğe, onura, adalete ve bunun gibi önemli kavramlara verdiği anlamın neden göreceli olduğunu bu karşılaştırma kelimesinin incelenmesi tamamlandığında daha iyi anlayacaksınız. Aslında bunu anlatabilmek için kelimelerin sihirli dünyasından da bahsetmek yerinde olacaktır çünkü kelimeler yazılı iletişimin en temel aracıdır. Kelimelere verilen anlamlar kişiden kişiye göre farklılık gösterebileceğini yukarda söylemiştim fakat işin aslına baktığımız zaman kelimelerin, göreceli olmayan anlamları da vardır. Örnek verecek olursak, güzellik kelimesi, mimar, mühendis, kadın ve erkek için farklı anlamlara sahiptir. Peki nasıl farklı? Herhangi erkeğe bir kadında ki güzelliği sorulduğunda birbirlerinden farklı cevaplar vereceği açıktır. Hatta öyle ki güzellik kavramı yapılan mesleğe, inanca göre de değişebilir. Fakat hepsinin ortak bir noktasını bulmak zorundayız. Çünkü ortak noktasını bulabilirsek neden ve nasıl farklılaştığı hakkında bir tahmin yürütebiliriz. Birazdan bahsedeceğim şey oldukça saçma ve basit gelebilir fakat bunun böyle olduğuna inanıyorum. Gerçekten de güzelliğin ortak tarafını bulmak hayli zor bir iştir ve kelimelerin de zorluklarını düşünecek olursak bunu betimlemek benim gibi yazı ehli olmayan biri için pek zor olacaktır. İşte başlıyoruz. Öncelikle her şeyde olduğu gibi bir ön kabulümuzun olması gerekiyor oda şu: Her insanın kendisi için bilinçli veya bilinçaltı şekilde belirlediği ya da farkında olduğu ya da olmadığı bir amacı vardır. Hayatta ki her şey o kişi için bu amaca ya "+" anlamda hizmet ediyordur ya da "-" anlamda hizmet ediyordur. Bunlardan başka bir seçenek de yoktur. Bu ön kabulü yaptığımızda karşımıza çıkan her kelimeyi ikiye bölebiliriz "+" ve "-" olarak. Güzellik, iyilik, adalet, onur, şeref, mutluluk gibi kelimeler + tarafta bulunurken, bu kelimelerin zıttı ise - tarafta bulunur. Yani burada demek istediğim, bütün bu anlaşılabilmek için çıkarttığımız kelimeler temelde iki taraftan birine hizmet etmesidir. Bizler bir çok kelimeyle baş ederken aslında bizde uyandırdığı ya + dır ya da -. Kendimiz için belirlediğimiz amacın bütün bu kalabalık kelime gruplarının her birinin ne anlama geleceğiyle ilgili bizim kadar ilgileneceğini zannetmiyorum. O amaç için ya + dır ya da - bu kadar basit ve güzel. Zaten çok konuşan insanların ne kendilerini ne de başkalarını anladıklarını pek görmeyiz. Çünkü kelimeler kalabalıktır, yüktür, kaldı ki anlamları bile tam olarak belirli değildir. Yuvarlama anlamlarla, yuvarlama çıkarımlarla sohbet eder, sohbet dinleriz. Hani derler ya, kelime darağacın fazla olması iyi bir şeydir. Aslında her zaman için iyi bir şey olduğunu söyleyemeyeceğim. Eğer amacımız fizik, kimya, felsefe, edebiyat ve ya iletişimse başkaları ile tıpkı bilgisayar koduna benzeyen bu kelimeleri bilmek topluma ve bilime fayda sağlayacaktır. Bakıldığında ne kadar çok kod bilen bir yazılımcı o kadar iyi program yazabilir. Nihai olarak şunu söyleyebilirim, insanoğlu evreni-kendini anlamaktan daha çok başkasına anlatmak için yeni bulduğu  keşiflere farklı kelimeler kodlamak zorundadır. Bu perspektiften bakıldığında ne kadar çok kod(kelime) bilen o kadar iyi anlaşılabilir. Fakat kendini anlamaya geldiğinde aynı pozitif etkiden bahsedemeyebiliriz. Ben bile sırf karşılaştırma kelimesini anlatabilmek için bu kadar yazı yazıyorum fakat içimdeki bunun karşılığı nispeten çok daha az olacağı açıktır hatta çok çok daha az. Kelimeler hakkında bu kadar konuşmamız yeterlidir. Çıkardığımız sonuç, her kişinin bir amacı olduğu ve kelimelerin + ve - olarak bu amaca sağladığı katkıya göre ikiye kategorize edildiğinden bahsettik. O halde her kelimenin toplum içinde yaşayan insanlar üzerinde ortak bir çağrışım oluşturduğunu yakalamış olduk. Eksik kalan o amacın nasıl belirlendiği konusu ise yine ihtiyaç kelimesiyle bütünleştiği için bu yazımızın konusu olmayacağı gibi bu yazı için gerekli olan sonucun, insanı farklılaştıran şeyin bu "amaç" olacağı açıktır.


Karşılaştırma kelimesine geri dönecek olursak, iki öğrenciyi başarı bakımından karşılaştırdığımızı düşünelim, a öğrencisinin notları b ye göre daha yüksek iken b öğrencisi a öğrencisine derslerde daha yenilikçi olduğunu varsayalım. Şimdi burada "belirli kriter" olarak belirlediğimiz başarıdır, ikisi arasında bir farklılık vardır o halde bir yargıya ulaşabiliriz. Bakalım nasıl ulaşacağız. A öğrencisi kendisini b öğrencisiyle kıyaslarken notlar bakımından kıyaslayacağı açıktır. Çünkü ruhun devinimi hep böyle olmuştur. A öğrencisi kendisini daha başarılı olduğu yargısında bulunmaya yatkındır. B öğrencisi ise başarının, yenilikçi kavramıyla ilişki içerisinde olduğu için a öğrencisinden daha başarılı olduğu yargısında bulunmaya yatkın olacaktır. Bir öğretmende bu ikisini karşılaştırdığı zaman da durum aynı olacaktır, öğretmenin belirli kriterler olarak belirlediği başarı ölçütünün kendi için belirlenmiş ya da belirlemiş olduğu amacıyla birebir bağlantılı olacağı için kendi yenilikçi bir öğretmen ise b öğrencisini, notlara düşkün bir öğretmen ise a öğrencisini başarılı bulacaktır. Bu iki öğrenciyi kim kıyaslarsa kıyaslasın bu durum değişmeyecektir. Bu ruhun doğal bir devinimidir. Peki çıkarılan yargı ya göre yani sonuca göre gerçekte kim daha başarılıdır? Aslında demek istediğim bu sorunun yanıtını gerçekte anlaşmak için aramak değildir. Kişinin iç dünyasında bu kıyaslamanın etkisidir. Bizler sözlü olarak başarı ölçütünün yenilikçi olduğunda anlaşırsak b öğrencisi daha başarılı olacaktır değil mi? Peki bu anlaşma neye göre olacaktır? Yenilikçi birinin daha özgün içerikler koyabildiği böylece topluma daha faydalı olacağı argümanını ileri sürebilir fakat notları iyi olan kişinin de ezber kabiliyeti ile birlikte tekrar eden bir iş söz konusu olduğunda topluma daha fazla fayda sağlayacağı argümanı da öne sürülebilir. Nasıl işin içinden çıkacağız? Bir savaşta yenilikçi bir komutana ihtiyaç duyulduğu gibi verileni sürekli olarak yapan askerlere de ihtiyaç vardır. Burada komutan mı daha başarılıdır yoksa asker mi? İkisi de diyeceksiniz ama karşılaştırmanın tanımına dönecek olursak isek karşılaştırma yapabilmemiz için bir farklılığın mevcut olması gerektiğini söylemiştik. Burada ikisi de başarılı diyerek bir fark koymuyoruz. Bana komutanın verilen işi sürekli olarak söylenildiği gibi yapması konusunda askere göre daha kötüyken askerinde yenilikçilik bakımından yenilikçi bir komutana göre daha kötü olduğunu söyleyebiliriz. Evet böylece anlaşmış oluruz. Sadece anlaşılabilmek için anlaşmış oluyoruz. Gerçekte İnsan kendi içinde bir başkasıyla kendisini kıyasladığı zaman bu sonuçları çıkartacak akıl yürütmeleri her zaman için yapamayabiliyor. Yani a öğrencisi kendisini b öğrencisinden her zaman daha başarılı göremeye yatkın olacaktır. O kadar hızlı bir dünyada yaşıyoruz ki sürekli olarak kendimizi başkalarıyla hatta kıyaslamamamız gereken kişilerle kıyaslamamıza neden oluyor. Her seferinde bu akıl yürütmeyi yaparak, yüreğimize telkinde bulunmak zahmetli bir iş olacaktır. O halde kıyas yapmayın diyebilirsiniz fakat bu öneriniz, 2 haftadır yemek yemeyen birinin önüne türlü türlü yemekleri koyup bunu yememelisin demeye benzer. Kelimeler konusunu anlatırken bahsetmiş olduğum amacımıza ulaşmak için ruhumuz sürekli olarak kıyas yapar özellikle amacımıza yönelik atılımlarda bulunan kişilere karşı! Amacımıza göre belirlenmiş kritere bağlı olarak binlerce rakibimizin olduğunu ve bu rakiplerimizin çoğunun da bizden önde ve geride olduğunu bir düşünün isterseniz. Geride olanları hor görürken, üste olanları kıskanacağız ve bunu sürekli yapacağız çünkü Youtube, İnstagram, Twitter gibi sosyal mecralar bize bunu veriyor. Ruhumuz hiç olmadığı kadar yorgun hem amacının ne olduğundan hem de bu amacını kontrol etmek için yaptığı kıyastan dolayı. Sizler bilinç üstünde istediğiniz kadar akıl yürüterek kıyas yapmadığınızı söyleyebilirsiniz. Ama gerçek şu ki, karşılaştırma doğanın bir gerçeği bunu kontrolsüz bir şekilde önümüze koyarsanız bununla mücadele edebilmemiz çok zor olacaktır. Yukarıda bir yerlerde yapılan kıyasların çoğu zaman yersiz ve göreceli olduğundan bahsetmekle birlikte aslında bu durumdan kurtulmanın yolunu da söyledim. Çoğu durumda gerçekten de başarı-güzellik-çalışkanlık-adalet gibi kavramlarda her insanın bireysel olarak eşit olduğuna inanmamız gerekiyor. Bu zahmetli bir yol fakat akıl yürütmenin sonucu bize bunun doğru olduğunu söylüyor. Toplumsal olarak ise bu kavramların ortak bir anlama bağlanması elzemdir. Çünkü insan toplumsal bir varlıktır. Aynı zamanda bireyselde bir varlıktır. Bu yazımın içeriği karşılaştırmanın toplumsal boyutunu değil, kişisel boyutunu ve daha çok içimize yönelik olanını kapsar.


 Yazımın başında da söylediğim üzere karşılaştırmanın etkisi, zararları ve yararları olmak üzere üç kategoride ele aldım. Toplumsal olarak kanunlar konulabilmesi ve belirli kurallar dahilinde yaşanabilmesi için karşılaştırmanın faydalarından faydalanmamız zorunludur. Zararlarına gelecek olursak, özetle, kişisel amacımıza ulaşmak için atılan adımları bilinçli veya bilinçdışı(çoğu zaman) test etmek için karşılaştırma yapmanın "bütün kavramlar bakımından" göreceli olacağından dolayı hem anlamsız hem de zarar vericidir. Çünkü tanımında belirttiğim üzere "belirli kriterler" olarak nitelendirdiğimiz kelime herkeste aynıdır. Kişisel olarak bakıldığında herkes başarılıdır, aynı zamanda başarısızdır ve ya herkes adaletlidir ve herkes adaletsizdir. "Kişisel olarak bakıldığında insanlar arasında fark yoktur." o yüzden karşılaştırma yapılamaz dolayısıyla herhangi bir yargıya da ulaşılamaz. Karşılaştırmanın etkilerini de zaten bu kelimeyi anlatırken üzerinde bir hayli durduk. Karşılaştırma da tıpkı "farklılık", "ihtiyaç", "merak" kelimesi gibi insanların davranışlarını yöneten çok temel kelimelerdir. Böylece karşılaştırma kelimesini temelden incelemiş olduk. En azından kişisel olarak bakıldığında...

"Farklılıklara saygı duymamız söylenir, elbette bu söz toplumsal olarak uyum için gerekli olan asgari ücrettir fakat kişisel amaçlarımız farklı gibi görünse de etkisi bakımından "farklılıkların" olmadığına inanmak anlayış işidir."

"Farlılık yoksa, kıyas yoktur kıyas yoksa kavga, hor görme, hakaret etme, övgüler yağdırma, üstünlük taslama da yoktur. Peki ne vardır? the Peace!!!"

Yorumlar

Yorum Gönder